04.10.1926 tarihinde 743 sayılı kanun olarak yürürlüğe giren, Türk Kanunu Medenisi (EMK) 75 yıl yürürlükte kalmış ve 01.01.2002 tarihinde yerini, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’na bırakmıştır. Şu an yürürlükte olan TMK bir çok alanda değişiklikler getirmiştir.
Yürürlükten kaldırılan, EMK’ya 3444 sayılı Kanun ile ilave edilen 24/a maddesinin hukukumuza getirdiği bir yenilik de manevi tazminat talebinin mirasçılara intikal edebilmesiydi. Kişilik hakkının ihlalinden doğan manevi tazminat talep hakkını kişinin sağlığında üçüncü şahsa devri, bu talebin karşı tarafça kabulü şartına bağlanmış iken, mirasçılara intikali için herhangi bir şart öngörülmemiştir.
Diğer taraftan, EMK 85. maddesinde nişanın bozulmasından doğan manevi tazminat talebinin kural olarak mirasçılara intikal etmeyeceği; ancak miras açıldığı zaman iddia kabul edilmiş veya dava açılmış ise mirasçılara intikal edeceği hükme bağlanmıştır. Manevi tazminat talep hakkının mirasçılara intikali bu hakkın şahsa sıkı sıkıya bağlı niteliğine aykırı olduğu gibi EMK 85. maddesiyle de çelişmekteydi.
TMK’nın 25. maddesi;
“Davacı, hakimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir.
Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.
Davacının, maddi ve manevi tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekaletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.
Manevi tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.
Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.”
hükmüne amirdir. Kanun koyucu bu madde ile yukarıda açıklanan durumu düzeltmiş ve kişilik hakkının ihlalinden doğan manevi tazminat talebinin miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçemeyeceği hükmüne yer vermiştir. Bunun karşı kanıtından manevi tazminat talebinin ancak miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olması durumunda mirasçılara geçebileceği kabul edilmiştir.
Öte yandan nişanın bozulmasından doğan manevi tazminat talebinin intikaliyle ilgili yukarıda tartışılan hüküm de kanundan çıkarılmıştır. TMK’nın 121. maddesi şu anda;
“Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
hükmünü içermektedir. Bunun sonucu olarak, söz konusu talebin mirasçılara intikali de TMK’nın 25. maddesindeki şarta uygun olarak gerçekleşebilecektir. Önceki düzenlemeden farklı olan diğer bir husus da manevi tazminat talebinin intikali için dava yoluyla ileri sürülmüş olmasının zorunlu olmaması, saldırıya uğrayan kişinin talebini ortaya koyan ve kanıtlanabilen özgür iradesinin yeterli olmasıdır.