HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girmiş, hukuk yargılamasını kolaylaştırmak, daha hızlı ve etkin şekilde yargılama sürelerini kısaltmak amacıyla oluşturulmuş ve sekiz yıldan fazla süredir kullanılmaktadır. Bu süre zarfında gerek bazı kanun hükümleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş, gerekse bazı hükümler doktrin, makale, Yargıtay kararları ve içtihatlarında eleştirilip görüş sunulmuştur. Tüm bunlar değerlendirilerek hazırlanan teklif TBMM’ye sunulmuştur. Teklif Adalet Komisyonundadır. Mevcut hali ile yapılan değişikliklerden bazıları aşağıdadır. Ancak TBMM’de kanunlaşırken değişikliklere uğrayabileceği unutulmamalıdır.
6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU
1- MADDE 107 MEVCUT HALİ;
Belirsiz alacak ve tespit davası
MADDE 107– (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.
DEĞİŞTİRİLEN HALİ
MADDE 7-6100 sayılı Kanunun 107. Maddesinin başlığı “Belirsiz alacak davası” şeklinde ve ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hakim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddiasının genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebinin tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.”
• Yapılan son değişiklikle alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu hale gelmesinin tespiti mahkeme tarafından yapılacaktır. Teklif kapsamında hakim, tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda, talebini tam ve kesin olarak belirlemesi için davacıya kesin olarak iki hafta süre verecektir. Bu süre işlemi tahkikat aşaması sona ermeden yapılacaktır. Bu hüküm Bölge Adiye Mahkemeleri tarafından yapılan tahkikatlarda da uygulanabilecektir.
• Ayrıca HMK 107. Maddenin ikinci fıkrasında belirtilen davacının, davanın başında belirtmiş olduğu talebini “arttırabileceğine” ilişkin hüküm, yapılan değişikliğin zorunlu sonucu olarak davacının talebini tam ve kesin olarak “belirleneceği” şeklinde değiştirilmektedir.
• Aynı fıkraya eklenen son cümle ile; hakim tarafından verilen kesin süreye rağmen alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenmemesi durumunda davanın talep sonucunda belirtilen miktar üzerinden belirlenip karara bağlanacağı açıkça hükme bağlanmıştır.
Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.
• Tespit davası asıl olarak HMK madde 106 ile düzenlenmiş olup; buna göre, “tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilebilir.” HMK madde 107/3 ile HMK madde 106 ile düzenlenmiş olan bağımsız tespit davası hususunda geçerli olan “eda davası açılabilen hallerde tespit davası açılamaz” kuralına kanuni bir istisna getirildiği görülmektedir. Kısmi eda davasının açılabildiği hallerde tespit davası da açılabilmektedir; bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.
• Bu iki tespit davası birbirinden farklı niteliktedir. Bu istisnanın miktarı belirsiz alacaklarda söz konusu olduğu, HMK madde 107/3 hükmünün gerekçesinde ifade edilmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa süre kaldığı durumlarda yalnızca tespit yahut kısmi eda ile tespit davasının açılabileceği kabul edilmektedir.
• Üçüncü fıkranın konumu ve lafzı sebebiyle pek çok farklı görüş ileri sürülmektedir. Bütün bu tartışmalar sonucunda üçüncü fıkrada düzenlenen tespit davasının tam olarak hangi alanı düzenlediği tam olarak bir netlik olmadığı değerlendirildiğinden bu fıkranın yürürlükten kaldırılması uygun görülmüştür. Yapılan değişiklik ile beraber 107. Maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır. Buna bağlı olarak madde başlığı da “Belirsiz alacak davası” olarak değiştirilmektedir.
2-MADDE 149 MEVCUT HALİ:
Ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrası
MADDE 149- (1) Mahkeme, tarafların rızası olmak şartıyla, kendilerinin veya vekillerinin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlemleri yapabilmelerine izin verebilir.
(2) Tarafların rızası olmak kaydıyla, mahkeme; tanığın, bilirkişinin, uzmanın veya bir tarafın dinlenilmesi esnasında başka bir yerde bulunmalarına izin verebilir. Dinleme, ses ve görüntü olarak aynı anda duruşma salonuna nakledilir.
Ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrası
DEĞİŞİKLİK TALEP EDİLEN HALİ
MADDE 17-6100 sayılı kanunun 149. Maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla veya başka yerde duruşma icrası
MADDE 149-(1) Mahkeme, taraflardan birinin talebi üzerine talep eden tarafın veya vekilinin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlemleri yapabilmelerine karar verebilir.
(2) Mahkeme resen veya taraflardan birinin talebi üzerine tanığın, bilirkişinin veya uzmanın aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine karar verebilir.
(3)Mahkeme, tarafların üzerinde serbeste tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerde ilgililerin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine resen karar verebilir.
(4)Mahkeme, fiili engel veya güvenlik sebebiyle duruşmanın il sınırları içinde başka bir yerde yapılmasına karar verebilir.
(5)Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir.
• Birinci fıkrada yapılan değişiklikle, taraflardan birinin talebi üzerine talep eden tarafın ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulunduğu yerden duruşmaya katılması ve usulü işlemleri yapabilmesi düzenlenmektedir. Bu değişiklik sonucunda artık tarafların rızasına gerek kalmaksızın bir tarafın talebi üzerine talep eden tarafın ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulunduğu yerden duruşmaya katılması ve usulü işlemleri yapabilmesi hükmü getirilmiştir.
• İkinci fıkrada yapılan değişiklikle, mahkemenin resen ya da taraflardan birinin talebi üzerine tanığın, bilirkişinin veya uzmanın ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla dinlenebilmesine olanak sağlanmaktadır. Yapılan değişiklik sonucunda iki tarafın rızasının bulunma koşulu kaldırılmış yerine taraflardan birinin talebi doğrultusunda ve mahkemenin resen verdiği karar doğrultusunda fıkra hükmünde belirtilen kişilerin dinlenilebilme olanağı sağlanmıştır.
• Değişiklik sonucu eklenen üçüncü fıkrayla, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemedikleri dava ve işlerde mahkemenin resen tüm ilgilileri aynı usulle dinleyebilmesine imkan tanınmaktadır.
• Değişiklik sonucu eklenen dördüncü fıkrayla, fiili engel veya güvenlik sebebiyle duruşmanın mahkemenin bulunduğu yerde yapılamaması halinde il sınırları içerisinde başka bir yerde duruşmanın icrasına imkan tanınmaktadır.
6502 SAYILI – TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN
MADDE 73; MEVCUT HALİ
Tüketici mahkemeleri
(1) Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.
(2) Tüketici mahkemeleri nezdinde Bakanlık, tüketiciler ve tüketici örgütleri tarafından açılan davalar 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununda düzenlenen harçlardan muaftır.
(3) Tüketici örgütleri üst kuruluşlarınca açılacak davalarda bilirkişi ücreti ve davanın davacı aleyhine sonuçlanması durumunda, hükmedilen vekâlet ücreti Bakanlıkça karşılanır. Davanın, davalı aleyhine sonuçlanması durumunda, bilirkişi ücreti Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak bütçeye gelir kaydedilir.
(4) Tüketici mahkemelerinde görülecek davalar 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Altıncı Kısım hükümlerine göre yürütülür. 12180
(5) Tüketici davaları, tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesinde de açılabilir.
(6) Tüketici örgütleri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile Bakanlık; haksız ticari uygulamalar ve ticari reklamlara ilişkin hükümler dışında, genel olarak tüketicileri ilgilendiren ve bu Kanuna aykırı bir durumun doğma tehlikesi olan hâllerde bunun önlenmesine veya durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı alınması veya hukuka aykırı durumun tespiti, önlenmesi veya durdurulması amacıyla tüketici mahkemelerinde dava açabilir.
(7) Genel olarak tüketicileri ilgilendiren davalarda davacı, verilen kararların yayımlanmasını talep edebilir. Talebin mahkemece kabul edilmesi hâlinde bu karar, masrafları davalıdan alınmak üzere ülke düzeyinde yayımlanan gazetelerden en az üçünde derhâl ilan edilir.
(8) Tüketici mahkemelerince verilen kesinleşmiş kararlar, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi üzerinden Bakanlığa iletilir. Tüketici hakem heyetleri kararlarına karşı yapılan itiraz sonucu verilen kararlar, kararı veren mahkeme tarafından ilgili tüketici hakem heyetine gönderilir.
DEĞİŞİKLİK TALEP EDİLEN HALİ
(73. Maddeye 73/A maddesi eklenmiştir.)
MADDE 73
Tüketici mahkemeleri
(1) Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.
(2) Tüketici mahkemeleri nezdinde Bakanlık, tüketiciler ve tüketici örgütleri tarafından açılan davalar 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununda düzenlenen harçlardan muaftır.
(3) Tüketici örgütleri üst kuruluşlarınca açılacak davalarda bilirkişi ücreti ve davanın davacı aleyhine sonuçlanması durumunda, hükmedilen vekâlet ücreti Bakanlıkça karşılanır. Davanın, davalı aleyhine sonuçlanması durumunda, bilirkişi ücreti Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak bütçeye gelir kaydedilir.
(4) Tüketici mahkemelerinde görülecek davalar 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Altıncı Kısım hükümlerine göre yürütülür. 12180
(5) Tüketici davaları, tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesinde de açılabilir.
(6) Tüketici örgütleri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile Bakanlık; haksız ticari uygulamalar ve ticari reklamlara ilişkin hükümler dışında, genel olarak tüketicileri ilgilendiren ve bu Kanuna aykırı bir durumun doğma tehlikesi olan hâllerde bunun önlenmesine veya durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı alınması veya hukuka aykırı durumun tespiti, önlenmesi veya durdurulması amacıyla tüketici mahkemelerinde dava açabilir.
(7) Genel olarak tüketicileri ilgilendiren davalarda davacı, verilen kararların yayımlanmasını talep edebilir. Talebin mahkemece kabul edilmesi hâlinde bu karar, masrafları davalıdan alınmak üzere ülke düzeyinde yayımlanan gazetelerden en az üçünde derhâl ilan edilir.
(8) Tüketici mahkemelerince verilen kesinleşmiş kararlar, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi üzerinden Bakanlığa iletilir. Tüketici hakem heyetleri kararlarına karşı yapılan itiraz sonucu verilen kararlar, kararı veren mahkeme tarafından ilgili tüketici hakem heyetine gönderilir.
MADDE 73/A
(1) Tüketici hakem heyetlerinin görevleri arasına olmayan doğrudan tüketici mahkemelerinde açılması gereken davalarda dava şartı arabuluculuk usulünün uygulanması edilmektedir. Ancak tüketici hakem heyeti kararlarına yapılan itirazlar, 73. Maddenin altıncı fıkrasında belirtilen davalar, 74. Madde de belirtilen davalar ile tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmazın aynından doğan uyuşmazlıklarda dava şartı arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmayacaktır.
(2) Tüketicinin korunması amacıyla geçerli bir mazeret göstermeksizin arabuluculuk görüşmelerine katılmayan tarafın son tutanakta belirtilir ve bu tarafın, davada lehine karar verilmiş olsa bile, yargılama giderinin tamamını ödemeye mahkum edileceğine dair 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin on birinci fıkrası hükmünün tüketiciye uygulanmaz.
(3) Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflar ulaşılamaması, taraflar katılmadığından dolayı görüşme yapılamaması veya tarafların anlaşmaları ve ya anlaşamamaları halinde tüketicini ödemesi gereken arabuluculuk ücretinin tüketicilere ilave yük getirmemesi amacıyla Adalet Bakanlığı bütçesinde karşılanır ve arabuluculuk ücretinin iki saatlik ücret tutarını geçmez.
(4) Tarafların dava şartı arabuluculuk kapsamında anlaşmaması nedeniyle açılan davanın tüketici lehine sonuçlanması halinde Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan arabuluculuk ücretinin 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak bütçeye gelir kaydedilir.